Münafıklık
"Münâfık erkekler ile münâfık kadınlar birbirlerinin parçalarıdır. Onlar kötülüğü emreder ve iyilikten alıkoyarlar." (Tevbe sûresi, âyet:67).
Münafık: İçi başka, dışı başka olan özü sözüne uymayan, iki yüzlü, ara bozucu (kimse). Din Allah(cc)' a ve diğer iman esaslarına inanmadığı halde inanmış gibi görünen ve öyle davranan kimse.Görünüşte Müslüman olup hakikatte kâfir ve düşman olan iki yüzlü.Münâfık kelimesi, mânâsını cehennemde kazanmış ve bizim dünyamıza oradan kovulmuş bir nefis kabahatinin ifadesidir. Münafıklar bile kendilerine ancak iyi ve inanmış denilmesinden hoşla nırlar. Çünkü onlar da kendi yanlış yollarını ve hareketlerini doğru sanıp aldanmışlardır.Münafık, içi dışı başka olan kimse demektir ki en büyük günahlardan birisidir. Cenâb-ı hak, Kur' an-ı Ke rim' de münâfıkı anlatırken: " Kalplerinde olmayanı dilleriyle söyleyenler, yani içleri başka dışları başka olanlardır ", buyuruyor. Ve yine " Allah(cc)' a iman ettiklerini zannederler. Hattâ namaz kılıp oruç da tutarlar. Fakat bu hallerile cehennemin en alt derecesine giderler " diyor.Münâfık, dışı Müslüman içi kâfir olan iki yüzlü ve bir şeye karar veremeyen kimse demektir ki du ruma göre değişiklik gösterir. Her münâfık riyâkâr münâfık değildir. Çünkü riyâ îmana muhalif ol mayarak bazı amellerde de olabilir. Asıl münâfıklık ise, inancın tersine, îmandaki riyâkarlıktır. Bu nunla beraber sırf ameli olan münâfıklar da vardır. Bu yönden nifak ile riyâ birbirine yakındır. Bir sahih hadiste buyurulmuştur ki:"Münâfığın alâmeti üçtür. Konuştuğu zaman sözüne yalan karıştırır. Düşmanlık ettiği zaman edepsizlik eder. Bir şey emânet edildiği zaman hıyanet eder."Münâfıklar, görünüşte îman ederler, sonra gizli gizli küfürler yaparlar, sonra müminleri görünce yine " âmennâ " (inandık) derler. Ara bozuculuk ve fesatta ısrar ederler."Münâfıklardaki bu hileciliğin ve bu şuursuzluğun sebebi nedir?" denilirse, onların kalplerinde, yani ruhâni kalplerinde hiç görülmedik yok edici bir mânevi ve ahlâki hastalık vardır... Bu hastalık... inançsızlık hastalığı, şek, şüphe, kuşku hastalığı, özetle şüphe ve nifak hastalığıdır. Bunlar bütün kötü niyerlerin başıdır. Buna yakalanan kimse, Hak tanımaz, Allah(cc)' tan şüphe eder, Allah (cc)' ın peygamberlerinden şüphe eder. Allah(cc)' ın hâlis mümin kullarından ve onların doğru o lan fiil ve hareketlerinden şüphe eder. Her şeyden şüphe eder, Hattâ kendinden şüphe eder. Fakat benlik ve şuurundan da hiç çıkmaz. Onun gözünde hak ve hakikat kendinden ibâret görünür.Bakar ki kendisi şek ve şüphe ile doludur. Kendine benzeterek hükmeder.Allah(cc)' ın "Bunlar namaza kalktıkça esneye esneye kalkarlar"(Nisa,142) ayetinde işaret ettiği gibi, namaza kalktıkları zaman tembellik göstermek, Allah(cc)" ın ibadette emirlerini yerinegetirmekte gevşek davranmak, münâfıkların alâmeti ve delilidir ve bu, kalp ve hâlisi ayırmak için bir mikenktir.
Münâfıklar, bir ümit üzerine ibâdet ederler. Mâişetleri daralmasın, işleri iyi gitsin, çocuklarına bir elem, keder gelmesin diye... Amma istedikleri yolunda gitmezse ibâdeti terk eder, hattâ isyan ederler. Münâfıklara:"Şu yeryüzünde fesatçılık yapmayın, fesad çıkarmayın, ortalığı ifsat etmeyin"diye uyarı ve kötülüklerden yasaklama yapıldığı zaman "hayır biz fesatçı değil, islâh edici insanlarız, fesat değil, yalnız ıslâh ve ıslâhat yapan kimseleriz" demektedirler ve böyle derler... Bunu derken yaptıkları fesatçılıkları, inkâr ile örtmek isterler. Bundan asıl maksatları yaptıkları şeylerin fesatçılık değil, bizzat ıslâh olduğunu iddia etmektir. Çünkü bunlar hak ve gerçeği seçemediklerinden ve seçmek istemediklerinden, bozmayı düzeltmek sanırlar. Yeryüzünün bozulması, Allah(cc)' ın kullarının durumlarını bozan gerek geçimleri ve gerek âhiretleriyle ilişkili işlerini çığırından, hedefinden çıkaran fitneler, harplerdir. Bozgunculuk da bunları ve bunlara sevk edici şeyleri ortaya çıkarmaktır. Münâfıklar da böyle yapıyorlardı. Müminlerin içine karışıyor, sırlarını kâfirlere açıklı yor ve onları îman ehli aleyhine teşvik ediyorlardı. İnsanları tutuşturmak, müminleri bozmak, zarar vermek için fırsatlar icat etmek ve fırsatlardan istifâde etmek gibi kötülükler yapıyorlardı. Müminler de bunları uyanıklıklarıyla gözden kaçırmıyorlar, gaflet etmiyorlar ve kötülüklerden vazgeçme hususunda dînî görevlerini yapıyorlardı. Fakat münâfıklar ne öğüt dinlerle, ne de dinlemek isterler. Bunlara karşı "biz ancak islâh ederiz" derlerdi. Müminler, bunların yalan yanlış ıslâhçılık davasına inansınlar mı? İşte Cenâb-ı Hak bu noktayı şu tenbih ile açıklığa kavuşturuyor:
Ey îman ehli! Sakın aldanmayınız, uyanık durunuz, bunlar fesatçılar güruhunun kendisidirler, fesatçılar güruhu dedikleri ancak bu kısım kimselerdir. Bu muhakkak, fakat bunlar böyle olduklarını hissetmezler, buna da bilinçleri olmaz. Bunların bugün şuurları olmadığı gibi yarın da yoktur. Dedik ya kalp hastalığı, şüphe hastalığı onlara herşeyi ters gösterir. Allah(cc) şöyle buyuruyor: "İyi bilin ki, asıl onlar, fesad çıkaranların ta kendileridir." Onlar bozguncu olduklarını bilmezler. Bunların idrak ve kavrama kapasiteleri yoktur. Çünkü onlar duyularını yitirmişledir.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Ümmetim için en çok endişe ettiğim şey, dilli münâfıktır" ve diğer "Ümmetim için en korkulacak şey, kötü bilginlerdir".
"Münâfığın alâmeti üçtür. Konuştuğu zaman sözüne yalan karıştırır. Düşmanlık ettiği zaman edepsizlik eder. Bir şey emânet edildiği zaman hıyanet eder." (Buhari, İman,25)
Kâfir ve münâfıklar, Allah(cc)'ın hatırlattığı gerçekleri işitmekten sağırdırlar. Hakk'ı söy
lemekten dilsizdirler. Allah(cc)'ın kudret eseri olan mucizeleri görmekten kördürler. Ar
tık onlar, Hakk'a dönmezler. Allah(cc) cümlemizi bu gibi insanlardan korusun ...
Yine de ki: "Allah(cc) ve Hz. Muhammed (s.a.v) Resulüne itaat edin eğer yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah(cc) yüz çevirenleri sevmez."
Allah(cc) Resulü Hz. Muhammed (s.a.v) buyuruyor:
1. Zikreden bir dil.
2. Şükreden bir kalb.
3. Belaya sabreden bir beden.
4. Her yönüyle emin bir hanım
Bu âlemde üç türlü yolculuk vardır.
Birincisi: Dünya yolculuğudur. Sermayesi dünyaya ait olan şeylerdir ki bu yolun yolcu
larının sonunda hiçbir kazançları olmaz elleri boş kalır.
İkincisi: Âhiret yolculuğudur. Sermayesi ibâdetler ile tâatler ile meşgul olmaktır. Kazan
cı cennettir.
Üçüncüsü: Allah(cc) yolculuğudur. Sermayesi mârifettir. Mârifet nefsi ıslahtır. Yani Allah(cc)'tan gayrı fâil olmadığını bilmek, onun her yaptığına razı olmak ve verdiğine şükretmektir. Kazancı Allah(cc)'ın likası, cemâlidir.
Allah)cc), mûnâfıkların aldatmacalarının karşılığı olarak amellerinin sevâbını ibtâl eder ve kendilerine; Dünyada kimlerin uğruna amel işlediyseniz, şimdi onlara başvurun; Be
nim katımda size verilecek sevâb yok! buyurur.
Çünkü, böylelerinin amelleri sırf Allah(cc) için işlenmiş hâlis amelleri karşılığında
sevâb elde etmeye hak kazanır. Buna karşılık kul, işlemiş olduğu amele Allah(cc)'dan başkasını ortak ettiği taktirde Allah(cc)'ın böyle bir amelle hiç bir ilgisi kalmaz.
"Kim geçici dünya ni'netini tercih ederse dilediğimiz kadarını istediğimize verir, fa
kat sonra onu Cehennem'e ayırırız da kınanmış ve kovulmuş olarak oraya giriverir. Bu
na karşılık kim Âhiret'i tercih eder de mü'min olmak şsrtı ile orası için elinden gelen gay
reti gösterirse, böylelerine gayretlerinin karşılığı verilir. Her ikisine de yani, ötekilere de berikilere de, Rabbinin bağışından pay ayırırız. Rabb'inin bağışı hiç birinin üzerinden
eksilmiş değildir". (İsrâ sûresi, âyet:18-20).
"Münâfıklar, (akılları sıra) Allah(cc)'ı aldatmaya çalışırlar. Oysa, Allah onların oyunlarını kendilerine çevirir." (Nisâ sûresi, ayet:142)
Ey insanlara doğru yolu göstermek için bizlere Peygamberler gönderen Allahım(cc)! Resuli Haşmi hürmetine, Seni tespih eden, takdis eyleyen hayırlı ümmet aşkına; bizleri İman'dan, İslam'dan, Kur'ân'dan, sırat-ı müstakimden ayırma, Müslüman olarak haşret korktuklarımızdan emin eyle, umduklarımıza nail eyle. Rasûlünden şefaat umarım. Beni ondan mahrum etme. Bizleri, beş büyük ahiret bayramı ile müşerref kıl. Ahir ve akibetlerimizi hayreyle. Bütün ölmüşlerimizi, annelerimizi babalarımızı, kardeşlerimizi, arkadaşlarımızı, üstadlarımızı, üzerimizde hakkı bulunan erkek ve kadın tüm müslüman kardeşlerimizin günahlarını afvü mağrifet eyle. Ey bütün ihtiyaçları karşılayıp gideren ve ey bütün duâları kabul buyuran Allah(cc)' ım! Merhametinle dualarımızı kabul eyle yâ Rabbî!
Bizleri boş cevirme ....
Âmin, âmin Vel'hamdülillâhi Rabbil âlemiynel' Fâtihah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sorularınız ve Öğrenmek İstedikleriniz Var İse Yazabilirsiniz.